İnceleme: Jaroslav Kalfar’ın “Ebedi Yaşamın Kısa Tarihi”

Roman 2030 yılı civarında geçiyor. Amerika’da otoriter sağ demokrasiyi denize attı, gözetleme uçakları gökyüzünü taradı, kurukafa maskeli tehcir memurları metrolarda devriye geziyor, Florida neredeyse tsunami tarafından yok edilmişti, yamyamlardan söz ediliyor ve kıyamet günü mezhepleri çılgına dönüyor ve… her neyse. Bu yorumcu, son zamanlarda Dystopias R Us adlı bir alışveriş merkezindeki bir kitapçıda dolaşıyormuş gibi hissediyor. Kitapçı kapılarını kilitledi ve dışarı çıkmasına izin vermiyor. Aaaa!

Kalfar’ın distopyası üçüncü elden geliyor. Neyse ki üzerinde çalışacak başka işleri var. Kahramanı Adela Slavikova, bir Çek köyünde yaşıyor. Romanın ilk sayfasında fazla bir ömrünün, belki de bir yıl ömrünün kalmadığını öğrenir. “Büyük bir dehşet şairi” olan doktoru, ona bunu inkar etme fırsatı bırakmaz. Ona tam olarak ne kadar kötü olacağını söylemeye kararlı: “Kırık kemikler, böbrek yetmezliği, beyin kanamasından ölüm veya mantar enfeksiyonu.”

Kısa bir süre sonra, Adela banyosunda sarhoştur ve küvette tuttuğu bir sazan onunla konuşmaya başlayınca tuvaletten kayar. “Kızını bul, git, şimdi git” diyor. “Aptal. Kaderin seni Yeni Dünya’da bekliyor.”

Adela, doğumda bir kızını evlatlık vermek için bıraktı ve onu bulmak için Amerika’ya – Carp’tan sonraki dünyaya – gitmeye karar verdi. Kalfar’ın fikir zenginliği tekerlekler üzerindeymiş gibi yuvarlanır. Adela, koltuklarında yastık bulunmadığı, her yolcunun bir bardak su ile sınırlı olduğu ve tuvaleti kullanmak için nakit ödeme yapmanız gereken ultra bütçeli bir havayolunda uçuyor. New York’ta, MoMA’da, Vincent van Gogh’un gerçek boyutlu bir hologramının ortaya çıktığını ve bir çocuğu bir tabloya dokunduğu için cezalandırdığını görür.

Kalfar’ın yazılı İngilizcesi (Çek Cumhuriyeti’nde doğdu ve 15 yaşındayken Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etti), kahramanlarını sevdiren ve onları inandırıcı kılan hafif bir tereddüt var. Bir sınırlamadan bir erdem yaratır. Vonnegut’un bilime olan ilgisinin yanı sıra, en iyi ihtimalle Kurt Vonnegut benzeri bir hiciv dokunuşu var. Ayrıca bazı okuyuculara Mordecai Richler ve Jerzy Kosinski gibi yazarları hatırlatacak mizahın altında eski dünya melankolisi var.