Kitap incelemesi: Henry Grabar’dan “Paved Paradise”

dunyadan

Aktif Üye
Grabar, New York gibi bir şehirdeki sorunlardan birinin otopark fiyatlarının tam tersi olduğuna dikkat çekiyor: Garajda park etmek pahalı, kaldırıma park etmek ise ucuz ve hatta ücretsiz. Bu nedenle, bir sürücü, arabayı garajda bırakıp günün geri kalanını otobüs, bisiklet veya yürüyüşle geçirmek yerine, bir işten diğerine gitmeye, yerleri keşfetmeye ve yakıt yakmaya teşvik edilir. New York City’deki çoğu hanenin arabası olmadığından ve arabası olmayanların genellikle işe gidip gelmek için kullanmadıklarından bahsetmiyorum bile. Grabar’ın dediği gibi, “New York’ta kaldırıma park etmek gerçekten uzun süreli araba depolama alanıydı.”

Aracın uzun süreli depolanması: Bu, bazı sürücüleri kızdırabilecek bir ifade, ancak bir kez düşündüğünüzde, sanki arabalarla dolu sokaklar doğal düzenin geri dönülmez bir parçasıymış gibi kaldırım kenarına park etme izni vermemizde kesinlikle tuhaf bir şey var. İnsanların yolda arabalardan daha az hak iddia ettiği bir manzara yarattık. Grabar, “Bu, dünyanın en pahalı mülklerinden biriydi” diye yazıyor. “Ve sadece tek bir şey için kullanırsan bedavaya alabilirsin: park etme.”

Elbette, park sistemimizde devrim yaratmak, iyi yerleştirilmiş birkaç parkmetreden ve diğer düzenlemelerden daha fazlasını gerektirir. Toplu taşımanın iyileştirilmesi gerekiyor; Alternatif hiç gelmeyecekmiş gibi görünen öngörülemeyen bir treni beklemek olduğunda, insanların araba kullanmayı bırakmasını sağlamak çok daha zordur. Erişilebilirlik konusu da var, ancak bir park reformcusunun öne sürdüğü gibi, engelli insanların “araba kullanma olasılığı daha düşük, ancak barınma sorunu yaşama olasılığı daha yüksek”. Ve Grabar, park reformu söz konusu olduğunda, sınıfın ayrılmaz ve giderek çözülemez bir faktör haline geldiğini kabul ediyor. Artan gelir eşitsizliği ve yükselen ev fiyatları, işçi sınıfı ailelerini şehirlerin iç kesimlerinden araba sahibi olmanın bir ayrıcalıktan çok zorunluluk olduğu banliyölere itti. Bu bağlamlarda, ücretsiz otoparka erişim “bir tür eşitlikçi güç” kazanabilir.

Kitabın en tuhaf (ve en ilgi çekici) bölümlerinden biri, Chicago’nun Morgan Stanley liderliğindeki bir yatırımcı grubuna 36.000 park metre kiraladığı 2009’dan sonra Chicago’da olanları anlatıyor. Paralı bir yol bir geçit töreni için kapatıldığında ya da böyle bir şey bir sokak partisi haline geldiğinde, yatırımcılar sayaç ücretlerini artırıp ardından gelir kaybını şehre fatura ettiğinden, nakit sıkıntısı çeken bir şehir için bir nimet olması gereken şey oldukça saçma çıktı. Chicago yetkilileri, sayaç ücretleri o kadar düşük tutulduğu için satmaya istekliydiler – şehrin oranları yükseltmesi ve parayı halkın kullanımı için tutması gerektiğini çok geç fark ederek zar zor para kazandılar.

Grabar, “Parkmetre destanı,” diye yazıyor, “kimsenin -politikacıların, otomobil sürücülerinin, basının- park ücretlerini ne kadar az ciddiye aldığını gösterdi.” zaten bu kitaba mükemmel adını verdi): “Gitmek Her Zaman Parlamıyor mu / Neye Sahip Olduğunu Bilmiyorsun” ta ki gidene kadar?”


DÖŞEMELİ PARADIES: Otopark dünyayı nasıl açıklıyor? | Henry Grabar tarafından | Resimli | 346 sayfa | penguen basın | 30 dolar